Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Siyaset 21 Ağustos 2014 - 20:14 Yorum: 0

Akademiden AK Parti Genel Başkanlığı adaylığına uzanan yol

Türk dış politikasının son 11 yılında etkili olan Ahmet Davutoğlu, küresel ölçekte yoğun bir diplomasi trafiğini yönetti.

Akademiden AK Parti Genel Başkanlığı adaylığına uzanan yol

Türkiye'nin çevresinde tarihsel kırılmaların yaşandığı ve Türk hariç politikasının kocaman dinamizm kazandığı bir devirde Başbakanlık Başmüşavirliği ve Dışişleri Bakanlığı görevleriyle Türk hariç politikasının son 11 yılında tesirli bulunan Ahmet Davutoğlu, küresel ölçekte yoğun bir diplomasi trafiğini yönetti.  

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın, partisinin Merkez Yürütme Kurulu toplantısı sonrasında, umumi başkan adayı olarak açıkladığı Davutoğlu, 26 Şubat 1959’da, Konya'nın Taşkent ilçesinde dünyaya geldi. 

Davutoğlu, ilk ve orta öğrenimini Konya'da tamamladıktan sonra eğitimine İstanbul Erkek Lisesi'nde devam etti. Boğaziçi Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Ekonomi bölümlerinde çift anadal programı ile 1984 yılında mezun oldu. Aynı üniversitede halk yönetimi bölümünde yüksek lisans, politika bilimi ve uluslararası birliktelikler bölümünde de doktorasını yaptı.

Yardımcı doçent unvanı ile 1990'da Malezya Uluslararası İslam Üniversitesi'nde çalışmaya başlayan Davutoğlu, burada 1993'e kadar başkanlığını yürüteceği politika bilimi bölümünü kurdu.

1995'te Türkiye'ye dönen Davutoğlu, akademik hayatına Marmara Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümünde devam etti. 1998-2002 içerisinde Silahlı Kuvvetler Akademisi ve Harp Akademisi'nde konuk öğretim üyesi şekilde ders verdi. 1999-2004 döneminde profesör unvanı ile Beykent Üniversitesi'nde Uluslararası İlişkiler Bölümü'nün başkanlığını üstlendi. Bu çağ tıpkı sürede Abdullah Gül'ün başbakanlığındaki 58. hükümette başbakanlık başmüşavirliği vazifesini üstlendiği dönemdi.

Stratejik derinlikle hariç politikada yeni inisiyatifler

Türkiye kamuoyu Ahmet Davutoğlu ismini ilk olarak, 2001'de yayımlanan 'Stratejik Derinlik' kitabı ile daha yakından tanıdı.

Kitabında, Soğuk Savaş ve sonrasındaki devirde ortaya çıkan uluslararası dengeleri ve Türkiye'nin uluslararası arenadaki konumunu ele piyasa Davutoğlu, Türkiye’nin sahip yer aldığı varlıklı tarihsel ve coğrafi derinliğin tekrar değerlendirilmesi gerektiğine dikkati çekerek, bunun başarılması mecburiyetinde yeni dengelerin ortaya çıkacağını ve Türkiye'nin  uluslararası alanda merkez bir memleket konumuna yükseleceğini anlattı. Anadolu'nun hangi harita baz alınırsa alınsın merkezi niteliğini kaybetmeyen bir coğrafya olduğuna gösteren Davutoğlu, Türkiye'nin 'sözü dinlenen' bir memleket konumuna gelebilmesi için tarih-mekan-kimlik çelişkilerinin aşılması gerektiğine vurgu yaptı.  

Davutoğlu'nun Başbakanlık Başmüşavirliği görevine başladığı çağ Türkiye'nin süratli bir reform sürecine girdiği, öteki pek çok çok alanda yer aldığı bunun şeklinde hariç politikada da hareketliliğin ve atılımın öne çıktığı, başta Kıbrıs sıkıntısı ve Ermeni meselesi bunun şeklinde oldukça çok konu için kararlı ve gözü pek adımların atıldığı yıllardı.

2003'ün ilk aylarında ABD'nin Irak'ı işgal planları sırasında, Türk Silahlı Kuvvetlerinin yabancı ülkelere gönderilmesi ve yabancı silahlı kuvvetlerin Türkiye'de bulunması için hükümete yetki verilmesini ilişkin Başbakanlık tezkeresi, TBMM'de kabul edilmedi.

Kıbrıs sorunun çözümü ile alakalı ise çağın Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Kofi Annan yönünden ortaya konan plana destek vererek Türkiye çözüm ile alakalı iradesini aleni ortaya koydu. Nisan 2004'te KKTC'de ve Rum tarafında referanduma sunulan proje Türklerin desteğini alırken Rum kesiminde kabul görmedi. Referandumun sonuçları Türk tarafının çözüm iradesinin bütün dünyada aleni görülmesi ve takdir edilmesini yanında getirdi. Uluslararası alanda Türk tarafı kocaman bir diplomatik ve psikolojik üstünlük elde etti. 

Bu devirde Türkiye, Annan planındaki cesaretini tıpkı şekilde Ermenistan ile ilişkilerin normalleştirilmesinde de sergiledi. 2007'de İsviçre'nin arabuluculuğunda başlatılan süreç sonucunda Türkiye ve Ermenistan içerisinde Ekim 2009'da 'Diplomatik İlişkilerin Tesisi Protokolü' ve 'İkili İlişkilerin Geliştirilmesi Protokolü' imzalanarak her iki memleket meclislerine sunuldu. Ancak Ermeni tarafının çekinceli davranması üstüne protokoller yürürlüğe giremedi.

Her iki süreç de çözümsüzlüğün kaynağının Türkiye olmadığını aleni ortaya koydu. Bu devirde Türkiye'nin AB üyeliği konusundaki çabaları da arttı.

Türk hariç politikasının süratli bir değişim geçirdiği bu süreçte Davutoğlu isminin çoklukla gündeme gelmesi, kendisi ile alakalı 'gölge dışişleri bakanı' yorumları yapılmasına neden oldu.

Türkiye, arabuluculuk faaliyetleriyle öne çıktığı 2002 sonrası devirde Filistin-İsrail sorununun çözümü ile alakalı açık bir irade ortaya koydu ve tarafları Ankara'da bir araya getirdi.

İsrail'in 2008'de Gazze'ye düzenlediği hücum sonrasında Türk hükümetinin sergilediği diplomatik çabanın önde gelen aktörlerinden bir tanesi de Davutoğlu'ydu.

Aynı sene Ekim ayında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nda düzenlenen 2009-2010 çağı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi (BMGK) geçici üyeliği oylamasında Türkiye'nin grubunda en çok oyu alarak seçilmesi de diplomatik başarı şekilde tarihe geçti.

Bakanlık dönemi 

Davutoğlu, 1 Mayıs 2009'da mecliste ahit ederek TBMM dışından Dışişleri Bakanı oldu.

Türkiye, 2010'da Brezilya ile beraber İran'ın zenginleştirilmiş uranyumunun nükleer yakıtla takas edilmesi ile alakalı arabuluculuk rolü üstlendi. Müzakereler başarıyla sonuçlandırılırken, ABD'nin anlaşma şartlarına itiraz etmesi ve BMGK nezdinde İran'a yönelik ek ekonomik yaptırım arayışına girmesi sebebiyle süreç tamamlanamadı. Nükleer programıyla ilgili İran'a yeni yaptırımların uygulanması için BMGK'da yapılan oylamada Türkiye ve Brezilya ret oyu kullanarak müzakere sürecinin arkasında durdu.

Davutoğlu etkisi

Davutoğlu'nun bakanlık koltuğuna oturması o devirde 'Davutoğlu etkisi' şekilde anılan Türk hariç politikasında kökünden bir değişimin de başlangıcıydı.

Davutoğlu, Foreign Policy için kaleme aldığı makalede, yeni devirde Türkiye'nin hariç politikasının 'güvenlik-demokrasi dengesi', 'komşularla sıfır sorun', 'proaktif ve durdurucu sulh diplomasisi', 'çok boyutlu hariç politika' ve 'ritmik diplomasi' olmak üzere beş ana prensip üstünde yürüdüğüne yer veriyor ve Türkiye'nin bölgedeki rolünü öne çıkararak siyasi, ekonomik ve güvenlik konularını da içine alacak biçimde komşular içerisinde en üst düzey işbirliği ihtiyacına dikkat çekiyordu.

Türk hariç politikasının son çağ öne çıkan ve vakalar karşısında harekete geçmek yönünde uygulanan 'tepkisel diplomasi'ye seçenek şekilde ortaya çıkan 'proaktif hariç politika'yı Davutoğlu, 'kriz ortaya çıkmadan ve kritik seviyeye gelmeden lüzumlu tedbirleri almak ' halinde özetliyordu.

Davutoğlu, 'ritmik diplomasi' kavramıyla da Türkiye'nin BMGK'dan NATO'ya, Güneydoğu Asya Uluslar Topluluğu'ndan (ASEAN) Afrika Birliği'ne kadar neredeyse bütün uluslararası oluşumlarda yer alarak daha aktif bir diplomasi sergilemesi çabası içerisinde olduğunu gösteriyordu. 

Bu devirde Türkiye, proaktif politika konsepti çerçevesinde bir taraftan Sünni-Şii, Sırp-Boşnak, Afganistan-Pakistan arasındaki anlaşmazlıkların diyalogla çözülmesi için gayret harcarken, öteki taraftan da Medeniyetler İttifakı, Barış İçin Arabuluculuk ve Terörle Mücadele Küresel Forumu bunun şeklinde muhtelif platformlarda diplomasi yürüttü.  

Türkiye'nin hariç politikasındaki dinamizmin ortaya çıkardığı bir öteki netice da vatan dışı temsilciliklerinin sayısının artmasıydı.

Dışişleri Bakanlığı'nın verilerine göre, 2002’de 163 bulunan temsilcilik sayısı 2013'e gelindiğinde 129'u büyükelçilik, 80'i başkonsolosluk, 11'i sürekli temsilcilik ve 1'i de ticaret ofisi olmak üzere 221’e çıkarken, Afrika ülkeleri başta olmak üzere pek çok çok ülkede temsilcilikler büyükelçilik seviyesine çıkarıldı. Türkiye dünya genelinde en çok temsilciği bulunan ülkeler sıralamasında 7'inci sıraya yükseldi. Buna bağlı şekilde Türkiye'de bulunan yabancı temsilcilik sayısı 237'e çıktı. İstanbul, 64 başkonsoloslukla New York'tan sonra en çok sayıda başkonsolosluğa ev sahipliği oluşturan belde oldu.

Vicdani diplomasi

Irak'ın işgali ile başlayan ve Arap Baharı ile devam eden devirde Türkiye'nin bölge memleket halklarına gösterdiği yardım ve buralardaki insani trajedilerin engellenmesine yönelik faaliyetler de dünya kamuoyu yönünden yakından takip edilen konular içerisinde yer aldı.

Türkiye'nin etnik, dini ve mezhebi fark gözetmeden herkese yardım etmesinin 'Erdemli Güç' olmanın ve 'Vicdani diplomasi'nin gereği olduğunu sık şekilde dile getiren Davutoğlu'nun dışişleri bakanlığı dönemindeki hariç yardımlarda da yoğun bir artış yaşandı.

Küresel İnsani Yardım Raporu'na göre, Türkiye, 1 milyar doları aşan yardımı ile Acil İnsani Yardım sıralamasında dünya ölçeğinde ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere’nin ardından 4’üncü sıraya yükseldi.

Türkiye, son 3 yılda dünyada hariç yardımlarını en çok artıran memleket olarak, Dünya Gıda Programı yönünden 'yükselen donör' şekilde nitelendirildi. BM yönünden 2016’da ilk kez düzenlenecek Dünya İnsani Yardım Zirvesi'ne de ev sahipliği yapacak Türkiye’nin 2012'deki toplam hariç yardımı 3,4 milyar doları aştı.

Uyanışın beyni

Son çağ Türk hariç politikasının mimarı şekilde görülen Davutoğlu'nun icraatları vatan dışında da ilgiyle izlendi.

Foreign Policy'nin 2010'da yayımladığı 'Dünyanın En Etkili 100 Entellektüeli' listesinde 7. sırada yer verilen Davutoğlu'ndan, 'Türkiye'nin küresel uyanışının arkasındaki beyin' şekilde bahsedildi. Time dergisi yönünden da 2012'nin en etken 100 insanı içerisinde gösterilen Davutoğlu, Türk hariç politikasına katkısı itibarıyla Ürdün'deki Kraliyet İslami Stratejik Çalışma Merkezi ve ABD'deki Georgetown Üniversitesi'nin müşterek çalışmasıyla 2009'dan bu güne kadar yayımlanan 'Dünyanın En Etkili 500 Müslümanı' listesinde de düzenli şekilde yer aldı.

ABD eski Dışişleri Bakanlarından Hillary Clinton, anılarını anlattığı 'Zor Seçimler' adlı kitapta Davutoğlu'ndan şöyle bahsetti: 

'Başbakan Erdoğan ile çoğu süre yanında çevirmen şekilde Ahmet Davutoğlu'nun yer aldığı ortamda saatlerce konuştuk. Davutoğlu akademisyenlik tarafı yüksek, sonradan diplomat ve politikacıya dönmüş biriydi. Türkiye'nin tekrar küresel önemini kazanması hakkındaki yazıları Erdoğan'ın düşünceleri ile uyuşmuştu. Davutoğlu, yer aldığı makama tutku ve bilgelik getirdi, yapıcı ve dostça bir iş birlikteliği geliştirdik ve çok çok kez gerginlik olmasına karşın hiç bir süre kopmadık.'

 

Yurt dışında yoğun diplomasi trafiği 

Davutoğlu, 5 sene 3 ay süren dışişleri bakanlığı devrinde alanda gösterdiği performansla da dikkat çekti.

Nisan 2014'te Japonya'daki Nükleer Yayılmanın Önlenmesi ve Silahsızlanma Girişimi'nin 8. Bakanlar Toplantısına katılmak üzere Ankara'dan ayrılan Davutoğlu, oradan Meksika-Endonezya-Güney Kore-Türkiye-Avustralya Oluşumu'nun (MIKTA) Gayriresmi Dışişleri Bakanları Toplantısı'na katılmak üzere Meksika'ya geçmiş, Başkent Mexico City'deki toplantının ardından Dominik Cumhuriyeti ve Haiti'de temaslarda bulunmuş ve ABD üstünden Türkiye'ye dönerek dünyanın etrafından tam bir devir atmıştı.

Dış politika, uluslararası ilişkiler, politika bilimi ve tarih konularında çok çok sayıda kitap ve yazı kaleme piyasa Davutoğlu, İngilizce, Almanca ve Arapça biliyor.

Sare Davutoğlu ile evli bulunan Ahmet Davutoğlu'nun Sefure, Meymune, Mehmet, Hacer Bike adlarında dört çocuğu var.

Haber Kaynağı: MALATYA GÜNCEL
Malatya Haber
Malatya Haber
Malatya Güncel Haber