Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

17 Aralık Darbesi

01 Mart 2014 - 08:51 Yorum: 5

17 Aralık tarihi nedense bana 17 Ağustos depremini çağrıştırır.

17 Ağustos Marmara depremi yaşandığı günlerdi.

Depreme dair herşey tartışılıyordu.

Depremin sebebi fay hattı, çürük binalar, hırsız mütahitler…vs…vs… idi.

Konuşmayan tek şey adeta Cenab-ı  Hakk’ın “kâdiri mutlak” olduğu ve bu felaketin Cenab-ı Allah tarafından biz günahkar kullarına verilmiş olan, olabileceği ilahi bir ikazın olduğu…

Deprem sadece evlerimizi, binalarımızı yıkmamış; “tevhid inancımızı” da yıkmıştı.

Depremle beraber sadece evlerimiz, sermayemiz, evlatlarımız, canlarımız gitmemiş; “imanımız”, “telimiyetimiz”, “tefekkürümüz”, “kun fe yekun” inancımız da salsılmış ve tevhit inancımızda şok sarsıntılar yaşatmış, çatlaklar oluşmuştu.

 17 Aralık tarihi de dinimize, ehl-i sünnet itikadımızda birçok şeyi sarstı.

“Kardeşlik” kavramını tuz buz etti, ediyor.

Hafizanallah bilerek veya bilmiyerek “şirk”e yelken açılmış durumdadır.

Bu tarihten itibaren Sayın kimi büyüklerimiz tarafından ortaya atılıveren “paralel devlet” “paralel yapı” herşeyin bizzatihi faili, müsebbibi olur oldu.

Öyleki gökte yağmur yağmazsa, yerde ekin biçmezse bunun müsebbibi “paralel yapı” ilan edilir oldu.

Herşeye muktedir, herşeyi yapabilen, istediğini istediği an yüksetlen, düşülen bir güç…

Kişiye başına gelenlerin kendi elleriyle kazandıkları olduğunu unutturan ve büsbütün nefsi temize çıkartan bir yapı…

Bu şirkin alası değil de nedir?

Yine bu tarihten itibaren her türlü yalan, ifitra, dedikodu, fitne meşru hale geldi.

Öyleki daha güzel yalan söyleme hususunda hodri meydan dercesine yalan üstüne yalan, fitne üstüne fitne üretilir oldu.

Kendi yumurtasını bişirmek için komşusunun evini ateşe vermeden öte mahalleyi ateşe vermenin adı; vatanı kurtarma, cihad, milli mücadele oldu.

Darul harp dönemlerine dair verilen özel fetvalar (Bazı farzların hükmü olmaz. Cuma namazının kılınması gibi. Bazı haramlar helal olunur, vergi vermeme, faiz alma… v.s)  gibi fetvalar  günümüzde olağanüstü hal, durum söz konusu diye özel fetvalar verilir oldu.

 Olağanüstü durumlarda geçtiğimiz ifade edilmekte ve harbin hile olduğu ve her türlü hilenin bir cihat aşkıyla yerine getirilmesine dair bir inancın oluşması dinin ruhuna, özüne karşı yapılan en büyük bir darbe değil de nedir?

 Bu gün yolsuzluk, rüşvet ile ilgili yapılan anketlerde toplumun çoğunun yolsuzluk ve rüşvetin yapılmış olduğunu kabullenmesine rağmen yine de bunları “suç” ve “günah” görmeyip “efendim öncekiler de yaptılar, herkes yapıyor, ama….” nevinde ifadeler ile “günahı günah görmemek”,  en büyük günah değil de nedir?

“Aman ekonomimiz sarsılacak” endişesini taşıdığmız kadar acaba “aman ehl-i sünnet inancımız salsılıyor” endişesini taşımıyor isek neye iman ediyoruz acaba?

Böyle bir toplumun, dindarlığından ne ölçüde bahsedilebilinir.  

Muhafazakar, dindar bir toplum olma yolunda, devleti islami geleneklere göre tanzim edilmesi gerektiğinin heyecanının ve mücadelesinin verildiği bir dönemde ve bu uğurda her şeyin mübah görüldüğü bir zamanda mücahitlerimizin, dindarlarımızın, kanaat önderlerimizin, imamlarımızın, muhafazakarlarımızın dinin temel ruhunu, haram ve helalları; kendi ideolojilerine, partilerine, cemaatlerine, menfaatlerine, liderlerine, taraftarlarına kurban etmeleri; hırsızlık, yolsuzluk,  rüşvet karşısında lâl kesilmeleri; kimilerin lâl kesilmelerinden öte “anasının ak sütü” gibi helal olarak görmeleri dinin değil, insanlığın bozulması değil de nedir sizce?

Bence 17 Aralık, şuna buna değil; İslam inancına, ehl-i sünnet inancına bu güne kadar yapılan en büyük bir darbedir…

İnanıyorum diyen hiçbir insanın buna üzülmemesi hiç mümkün müdür?

YAZARIN DİĞER YAZILARI