Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Ahilik Üzerine Mülahazalar

14 Ekim 2009 - 12:59 Yorum: 0

Ahilik, bir rivayet göre “kardeşim” anlamına gelen Arapça “ahi” kelimesinden; diğer bir rivayete göre ise Türkçe “akıdan (cömert)”ten türemiştir.
Hangi kelimeden türemiş olursa olsun türediği kelime itibariyle, pozitif bir anlam içeren bir menbağdan türemiş…
Kelime ve kavramlar birer semboldür.
Önemli olan bu sembollerin doğduğu günden bu yana zihinlerde oluşturduğu manadır.
Her bir sembol; zihinde, ruhta, gönülde, amelde, içtimai hayatta oluşturduğu mana ile kutsiyet, yücelik kazanır.
Ve yine önemli olan bu sembollerin işaret ettiği kaynağın paklığı, duruluğu, saflığıdır.
Dünden bu güne “ahi” kelimesinden sıcaklık, dostluk, sevgi, samimiyet saklı…
Ahilik, birçok güzel meziyeti içinde taşıyan, taşıyan bir nüve, sanduka…
İnsanoğlu, içten sevdiği birisine ancak “kardeşim” diye hitap eder…
“Kardeşim” kelimesinden bir sıcaklık, candan bir yaklaşım, sevgi, muhabbet saklı değil mi, bir düşünsenize?
Sıcak ve samimiyet ihtiva etmesi belki de “ancak müminler kardeştir” ilahi fermandandır… Güle saksılık yapan toprak gül kokar da, İlahi kelamdan yerini bulan kelimelerde neden ruhu okşayacak bir kutsiyet, bir sihir, bir sıcaklık olmasın ki?
Ahilik kavramının içtimai hayatta hüsnü kabul görmesi de zaten İlahi kaynaktan beslenmesinden değil mi ki?
Bu teşkilatta riayet edilmesi gereken kurallar zaten Efendiler Efendisi Hz. Muhammed (sav)"in söz ve amellerini ihtiva eden sünneti seniyesine ve O"nun nurlu yolunda giden Horasan erlerinin, Anadolu gönül erlerinin hayat felsefesine bağlı kalarak belirlenen düsturlardan oluşmuyor mu?
Ahilik, fütüvvetten doğmuştur…
Fütüvvet nedir?
Lügatler bize fütüvveti; gençlik, delikanlılık, mertlik, yiğitlik, cömertlik, fedakârlık, mürüvvet, yardımseverlik olarak ifade ederler.
Bütün bu hasletleri ihtiva eden teşkilatlanmanın, kurumlaşmanın adıdır Ahilik…
Hak dostları inandığı, gönül verdiği dini mübini islamı deniz aşırı diyarlara yaymak için yola revan olurlarken, fütüvvet ruhuna sahip tacir, esnaflar da geri durmamışlar…
Hak dostlarının, ilim erbaplarının arkasından onlar da yola revan olmuşlar…
Önden giden gönül erlerine, horasan erlerine, Ahmet Yesevilere, Mevlanalara, Haci Bayram Velilere psikolojik, ekonomik takviye güç olmuşlar…
Önden gidip de Kuranın nurlarını, Efendiler Efendisi Hz. Muhammed (sav)"in yüce ahlakını gönüllere maya çalan Mevlanaların, Ahmet Yesevilerin, Yunusların ektikleri tohumların yeşermesi, emeklerinin zayi olmaması için üzerine düşen hizmetleri yapmak için teşkilatlanmışlar, kurumlaşmışlar…
O gönül erlerinin dine, imana ve içtimai hayata dair anlattıklarıyla zihinlerde yeşeren “ilmel yakin” hakikatlerin, “aynel yakin” ve “hakkal yakin” makamına ulaşmaları için
model olsun diye gitmişler…
Onlar yeri geldi canlı birer kitap oldular…
İçtimai hayata dair, İslam medeniyetine dair güzelliklerin şahıslarından okunduğu birer canlı kitap…
Zaten onların, bizim ve kainatın piri de canlı bir Kuran değil miydi?
Efendiler efendisinin (sav) çarşı-pazara, ticarete dair sünnetini ihya etme sevdasındaydılar…
Onlar çağdaşlarına ve kendinden sonra gelecek nesle model oldular asırlarca…
Ahilik, cihadın sadece kılıçla, dille olmadığının; hele hele irşat ve tebliğin sadece belli bir okur-yazar kısmına münhasır olamayacağının, herkesin kendi konumunda ve mevkiinde irşad ile mükellef ile sorumlu olduğunun adıdır…
Öyle ya…
Efendiler Efendisinin “dürüst tacirin şehitlerle, sıddıklarla ve şehitlerle birlikte olacağı” müjdesinde saklı sır nedir yoksa?
Ahilik bir döneme has bir teşkilatlanma değildir…
Dün görevini yapıp bugün artık yerini modern kurumlara ve teşkilatlara terk etmiş, miadı dolmuş bir teşkilat değildir…
Dünya durdukça varolması gereken bir teşkilat…
Huzurlu bir toplumun oluşturma yolunda temelleri kardeşlik, samimiyet, fedakârlık, cömertlik, diğergâmlık, yiğitlik üzerine kurulmuş bir teşkilatın varlığı korunmalı değil mi sizce?
Belki bu günlerde kelime ve kavram olarak senede bir hafta ancak gündemde kalabilse de; onun himmeti, ruhu Anadolu"muzun güzel insanları üzerinde hiç ayrılmadı…
Korkmayınız, üzülmeyiniz, varlığını koruyor yani…
Onun himmeti, edebi, inancı, samimiyeti, fütüvveti, gençliği, yiğitliği, cömertliği, ruhu olmasaydı bu gün Anadolu"muzun dört bir tarafında bu kadar mabet, ilim irfan yuvarları olmaz ve bu kadar dini ve milli değerler ile donatılmış nesiller yetişmezdi.
Anadolu"dan başlayıp dünyanın dört bir tarafına çil çil yayılan Türk okulları vb. güzellikler olmazdı…
Anadolu insanı kendine güvenip de bu kadar açılımlar gerçekleştirmezdi…
Anadolu"dan yeşerip dünyanın dört bir tarafına yayılan gönül erlerinin arkalarında; bu gönül erlerine, aş lazım, burs lazım, sıcak bir yuva-yurt lazım, ev lazım, para lazım, okul lazım deyip yollara revan olan, hicret eden ahililik düsturlarının edep ve ahlakıyla ahlaklanan esnafın, tüccarın olması Ahiliğin yok olmadığının en büyük göstergesidir bence…
Ahilik sadece bir esnaf teşkilatı olmaktan öte bu milletin genlerine dair fazilet, şeref, fedakârlık, fütüvvet… gibi bir çok hasletin içinde saklı olduğu tarihi bir sandukadır…
Bu milletin kara kutusudur, DNA"sıdır…
Bu kara kutudan bihaber olanların bu milleti anlaması da elbette düşünülemez…

YAZARIN DİĞER YAZILARI