Kur"an...
Allah Kelamı...
İlahi nur...
İnsanlığın güneşten daha fazla muhtaç olduğu ezeli nur...
Beşer serüveninden önce yola koyulan cin taifesinin ve Hz. Adem ile beşerin katıldığı sonsuzluk kervanının biricik yanıltmaz, şaşırtmaz kılavuzu...
Kitab-ı kainatın tercümesi...
Kainattaki her objenin, varlığın harflere, kelimelere, ayetlere bürünmesi...
Hz. Adem ile başlayan beşer tarihindeki her ferdin yüzleşmek mecburiyetinde kaldığı ve kimilerin yüzleştiği, kimilerin de yüzleşeceği Ben Kimim? Niçin Geldim Buraya? Nerden Geldim? Yolculuk Nereye? sorularının cevaplarının saklı olduğu kutsi kitap...
Hayat ağacının en mükemmel, en olgun meyvesinin fotoğrafı, iz düşümü...
Gecemizin kandili...
Gündüzümüzün güneşi...
Penceresini açıp güneşi en nezih, en temiz hanesine, kalp evine buyur edenler ne mübarektir...
Kainatta en yüce, en faziletli, en değerli iş onu hecelemektir...
Onu hecelemek, onu okumak, kulun yaratanı ile sohbete dalmasıdır...
Ne hoş bir sohbettir, Sohbet-i Canan...
Ne latif, ne tatlı, ne heyecanlı bir andır O"na vuslat...
Ne doyulmaz bir hazdır, bir tattır; ab-ı hayat...
Rab bilinmek, kendini tanıtmak, varlığını hissettirmek için Ademi yarattı...
Ademin, kendisini hakkıyla bilmesi için de Kuran"ı gönderdi...
Hz. Muhammed (sav)"den bu yana niceleri O"na giden yolu bulmak için kılavuzdaki şifreleri çözmeye, anlamaya nice göz nuru döktüler...
Hz. Yusuf"un güzelliğini fark edenlerden olduğunu göstermek için mazatın yolunu tutan acuze kadın gibi, niceleri ilan-ı aşk nevinde ciltler dolusu eser verdiler...
O, sadece kendine aşık olan gönüllere göz kırpar, sadece onların gönüllerine giriverir...
O, bir gönle girince o gönül için artık ne bir hüzün ve ne de bir tasa söz konusu olamaz...
Onun içinde olmadığı bir gönül, viraneye dönmüş bir ev olduğunu ifade eden Efendiler Efendisi değil midir zaten?
Gönüllerine buyur edip kendilerine şeref versinler diye,
Kimileri, O"nun hakkında methiyeler yazmışlar...
Kimileri, mecnun vari yoluna baş koymuşlar...
Kimileri en değerli sermayesi olan ömrünü vermiş...
Kimileri, göz nuru dökmüş...
Kimileri zihinlerini, hafızalarını kendilerine mesken ettirmiş...
Kimileri... Kimileri... Kimileri...
Kim ne yapmış olursa olsun, hep aynı sevda...
Kelebekler gibi O"nun nuruna uçuşmalar...
Semtine girmek, ikliminde büyümek, gerçek kul olabilmek içindir...
Kuran"ın nurani ve büyülü iklimine saf ve temiz bir kalp ve gönülle girip de vurulmayan mı var?...
Gülistana girip de o bağın bülbülü olmayan mı var?
Nice yıllardır öten bunca bülbüller nedendir sizce?
İşte onlardan biri: Ali ÜNAL
Aklını, kalbini, gönlünü kaptırdığı dilberi bize kendince anlatmaya, tarif etmeye çalışmış Ali ÜNAL Bey de...
Kuran bir deniz...
Elbette herkese hitap eder...
Ancak herkes bu denizde kendi kabının hacmince nasibini alır...
Kelime kelime yapılmış meal çalışmalarıyla Kur"anı anlamaya kalkışmak, beyhude bir uğraş... Hele hele Kuran terminolojisine vakıf olmayanların sadece meal ile iktifa etmeleri, meal ile hüküm vermeye kalkışmaları akla ziyan...
Bunun için hiç olmazsa rahmetli Hasan Basri Çantay"ın çalışması nevindeki geniş bir meal okumak şart...
Ancak günümüz okuma özürleri olan bizler için Define Yayınlarında çıkan Ali Ünal Bey"in meali tefsir mahiyetinde bir çalışma olmuş...
Meal önce İngilizce yayınlandı, ardında Türkçe"ye çevrildi...
Doğu ve Batı medeniyetinin sentezi çok güzel yapılmış...
Ayetlerin doğru anlaşılabilmesi için ayetlerin siyak ve sibakı, nüzul sebebi dipnotlarla açıklanmış ve bilhassa parantez içi açıklamalarla ayetlerin ruhuna uygun anlaşılması kolay kılınmış...
Dünün Ebu Cehillerine rahmet okutturan günümüz müsteşriklerin bazı ayetler hakkındaki mesnetsiz iddialarına cevap vermiş....
Zaman yaşlandıkça Kur"anın gençleştiğini günümüz ilim ve teknolojisinin ışığında akla kabullendirmeye çalışmış...
Kuran ayı olan bu ayda mutlaka bir O"nu anlamaya yoğunlaşmak lazım
Anlamak gayretinde olanların mutlaka okuması gereken orijinal bir meal çalışma