Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Siz Siz Olun da...

20 Temmuz 2009 - 16:37 Yorum: 0

Siz Siz Olun Da Dininizin Kıymetini Bilin

Fi tarihinden muz cumhuriyetinin birinden…

Kavurucu sıcaklığın olduğu günler…

Bir mabette uğultular yükselmekte…

Seher vaktindeki kuş cıvıltısı gibi sesler…

Hayatının en hareketli, enerjik, kanın damardan durmayıp aktığı, deli dolu günlerin yaşandığı dönemlerini yaşayan ben diyeyim 80 siz deyin 90 öğrenci…

Başlarından “yavrularım susun… Çocuklar susun… Kızım susun…” demekten boğazı patlayan, sesi kısılan bir hoca…

Bir yandan fiziki şartların yetersizliği, diğer yandan bunca talebeye kendisinin yetersiz kalışı…

Diğer yanda ise “ruz-i mahşerden öğretemediğim şeylerden dolayı ya yakama yapışırlarsa bu çocuklar” endişesi ile öğrencilere bir şeyler öğretmenin çırpınışı…

Dile kolay…

Çokların “yahu nedir bu cehennem ateşi gibi sıcaklık… Bu sıcaklar hayra alamet değil...” değip bir gölgelik aradığı,

Dini bütün bir kısım insanların ise “kaylule sünnettir” deyip uykuya daldığı;

Amir ve memurların çoğunlukla izne ayrıldığı,

Zenginin tatile çıktığı bir zamanda çocuklara bir şeyler öğretmeye çalışmak zorlardan zor bir iş olsa gerek…

Sıcaklıklardan dolayı birçok kişi üstündeki pantolonu, gömleği atarken bizim hazret öğrencilere giyimiyle kuşamıyla örnek olması için ayağındaki çorabı dahi çıkarmaz…

Ter tabandan çıkıyor haliyle…

Bizim hazret görevimi nasıl en güzel şekilde yapabilirim gayreti içinde…

Yaşları, kültürleri, cinsiyetleri, bilgi seviyeleri farklı farklı olan bu öğrencileri bıktırmadan, usandırmadan vedahi disiplini elden bırakmadan nasıl eğitebilirim gayretinde…

Derken günlerden bir gün içeriye birkaç kişi ile bir bayan giriverir…

Önceleri gelenleri öğrencilerin velisi zanneder…

Ama gelenlerin elinde çantalar, devletlu ve soğuk duruşları görevli olduklarını hissetirir…

Hangi gerçek saklı kalmış ki…

Derken şu evrak, bu evrak, şu liste, şu belge… istenir, incelenir…

Görevlerini yapan kim olursa olsun, yardımcı olmak lazım…

Ancak hazret “bu kadar yoğunlukta ve bu sıcaklıkta bunun zamanımıydı yani… Bir bunlar eksikti…” diye içinde geçirir ama yine de hizmette ve saygıda kusur etmez…

Büyüklerin yanında sadece dilimize değil, kalbimize de sahip olmak lazımmış…

Velayet, derece derecedir…

Ve insanları giyim kuşamına, duruşuna göre hemen yaftalamamak lazımmış…

Yaz aylarının verdiği sıcaklıktan olsa gerek, rahat giyinmiş hanım görevli, velayetçe belli makamda olmalı ki hazretin içinde geçirdiklerini okur…

İşi yokuşa sürer, kabir sualine çeker hazreti…

Ancak hazret her ne kadar yüksek diplomalı değilse de ilmi siyaset sahibi…

Ne de olsa yıllar yılı her yaş ve makamdaki insanlarla haşir neşir olmuş…

Neyse görevliler işini yaparken bizim ki; görevlinin adını, memleketi, ailesini, hatta ve hatta dinini mezhebini dahi öğreniverir bu arada…

Görevliler eksik ve gedikleri tespit edip bir üst makama gereken bilgileri rapor etmek için bir şeyler yazar çizerler…

Ancak çıkarken hanımefendinin bizim hazrete, üstüne vazife olmayan ikaz ve tembihlerde bulunması bardağı taşıran son damla olur.

 Hazret hanımefendiye dönüp:

“Haddime değil amma benim de diyecek bir çift sözüm var…

Malumunuz asli görevimiz irşat ve tebriğ…

Bu görevimizi yerine getirmez isek hem halk katında, hem de hak katında mesul oluruz…

Siz siz olun dininizin kıymetini iyi bilin…

Siz bu dinde olmasaydınız ve bu mabette olmasaydınız, siz bu kıyafet ve bu şekille değil görevli, cemaat olarak dahi giremezdiniz bu tür mabetlere ha… ” der.

Görevliler “siz siz olun dininizin kıymetini bilin” sözleri kulaklarında çınlar halde ayrılırlarken hazret de irşat ve tebliğ görevini ifa etmenin mutluğu içinde öğrencilerinin yanına döner…

YAZARIN DİĞER YAZILARI