Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Üç Aylar Ve Zamanın Kutsiliği Üzerine

24 Haziran 2009 - 14:43 Yorum: 3

Allah indinde bütün zaman kıymetlidir. Zamanın kutsiyeti ancak insanoğlu için söz konusu olabilir. İnsanoğlu kendisine verilen hayat sermayesi ile ya cennet bahçelerinden bir bahçe kazanır ya da cehennem çukurlarından bir çukur... Bu ticaret, kazanım ve kaybetme insanoğlunun zamanı değerlendirmesine göre değişiverir. Zarar da yapabilir, kâr da... Bir nevi ticaret... Daha da ötesi imtihan...
Nice üç aylar geçirdik çoğumuz. Üç aylara bir kez daha kavuştuk... Kavuşturana şükür... Şayet yaşadığımız bu üç ayları kendi adımıza bir pazar ve panayır görmeyip, karlı alışveriş yapmamış, yapmıyor isek nerde kaldı zamanın kutsiyeti...
Çoğumuz bir şeyler alırken veya annelerimiz, eşlerimiz mutfak ihtiyaçlarını karşılarken dahi pazarları gözetler, fiyatları yoklar, en uygun fiyatla almaya çalışır. Kutsi ayları “Pazar” olarak görür, fırsat bu fırsat deyip ruh ve gönül dünyamızdaki eksiklerimizi tamamlama adına değerlendirebiliyorsak işte o zaman üç aylar ve kandiller bizim için bir man ifade eder.
Bu gün Regâib Kandili. Nedir Regâib Kandili? Regâib, herhangi bir şeyi istemek, arzulamak, istediğini elde etmeye çalışmak gibi manalara gelen “reğabe” kökünden türemiştir.
Evvela kullandığımız kelimenin manasını çok iyi bilmeliyiz ki ne istediğimizin, ne isteyeceğimizin bilincinden olabilelim. Bu gece neyi istemeliyiz, ne taleb etmeliyiz. İstemek ve taleb etmenin yolu, ihtiyaçlarımızın farkında olmaktan geçer. Ben neyim? Neye muhtacım? Ne eksiğim var? Eksi ve artılarımızı belirleyip ihtiyaç listemizi hazırlayıp “Bana dua edin ki size
icabet edeyim” diyen yaratıcıya sunabilmek lazım...
Üç aylar bizler için bir muhasebe ayı olmalı... “Ne olacak bu Müslümanların, Alem-i İslam"ın hali” şeklinde başkasında başlayan biri muhasebe değil... “Ne olacak bu halim! Yaş otuza, kırka, elliye, atmışa... dayadı. Bu güne kadar ne yaptım? Ne ettim? Yapmam gereken ile yaptıklarım örtüşüyor mu? Vecibeler ve görevler hususunda ne derece gayret gösterdik... Kendi muhasebemizi yapma anıdır üç aylar...
Modern dünya, bize hep başkasına ağlamayı, başkasının cenazesi başında ağıt yakmayı empoze ediyor. Aslolan ise insanın kendi cenazesi başında ağlayabilmesi... Ölmeden önce ölmesi... Ve kendiyle hesaplaşması...
Kendi iç dünyasında yenilikler yap(a)mayan, devrim yap(a)mayan, fetihler gerçekleştir(e)meyen insanın dış dünyada devrim yapması, fetihler gerçekleştirmesi ne mana ifade eder ki? Hatta dışarıda darbe devrim vs. yapmak içten fetihler, devrimler yapmaktan çok çok kolay... Bakınız darbe ve devrim yapıp duranların bir çoğu kendi egosu altında ezilen zavallılardır. Fethi gerçekleştirenler ancak Fatihlerdir, Yavuzlardır ki onların da Onsuz geçen bir anları yoktur. Gerçek Fatih olmanın, Fatih olmaktan öte “kul” olmanın yolu Efendimiz (sav)"in sahabelerin kırılıp döküldüğü çetin bir savaştan dönerken, onların rengi benzini sarartacak şu sözlerinde saklı:
“Küçük cihattan büyük cihata dönüyorsunuz?”
Sahabelerin “bundan daha büyük bir savaş da mı olacak” nevindeki soruya Allah Resulü :
“Evet daha büyük bir savaş var. O da nefsinizle yapacağınız mücadele...”
Üç aylar, kandiller kendini bilen, eksiğini tespit eden, kusur ve günahları için pişmanlık duyan ihtiyaç listesini göz yaşları ile yazıp “Rahman ve Rahim” “Gaffar” ve “Settar” olan O Sultana arz eden kullar için işte böyle er meydanları, altın fırsatlar, kazanma kuşakları...
Bir düşünelim... Bu güne kadar geçirdiğimiz üç yaların her birinde kötü bir hasretimizi terk etme yolunda irademizin kavgasını verseydik ne olurdu halimiz? Bu üç aylardan itibaren böyle bir hedefe kilitlensek fena mı olur? Bütün mesele yaptıklarımızı, ettiklerimizi, kutlamalarımızı sıradanlıktan, adet olmaktan çıkarıp bilinçli bir eyleme dönüştürmektir. Kısacası kültür Müslümanlığından kurtulup gerçek mümin olma yolunda arayışa koyulmaktır...Necip Fazıl"ın;
“Ticaretin tüm ziyan!” diye bir ses rüyada;
Mezarına birlikte girecek şeyi kazan!
Seni gözleyen eşya, bitpazarı dünyada,
Patiska kefen, çürük teneşir, isli kazan.

Minarede “ölü var!” diye acı bir salâ...
Er kişi niyetine saf saf namaz... Ne âlâ!
Böyledir de ölüme kimse inanmaz hâlâ!
Ne tabutu taşıyan, ne de toprağı kazan...” mısralarına kulak verenler için, zaman kutsiyet kazanır ancak...
Üç aylar ve kandiller uyanışımıza vesile olması dileğiyle...

YAZARIN DİĞER YAZILARI