Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
09 Haziran 2013 - 00:15 Yorum: 0

Bugün gerçekten bir çoklarımızın hayat memat meselesi gördüğü veya bizlere öyle gösterildiği önemli bir sınav yapıldı.

Türkiye’nin bu sınav sistemini ve stresini oldum olası anlamakta zorluk çekmişimdir ama bugün kızımın da bu sınava girmesi hasebiyle birebir yaşadım.

Olaya bugün bir anne gözüyle bakmaktan çok eğitimci olarak bakmaya çalıştım.

Tüm sınavlarda olduğu gibi SBS sınavın da aylar öncesi başlayan hummalı bir çalışma söz konusu. Bu çalışmalarda ders konularının anlatımının yanı sıra, sınavın önemi, heyecanı en aza indirme gibi başarıyı arttırıcı taktikleri verilmekte. Bu süreç gayet doğal, olması gerektiği şekilde, asıl problem ise bunlar yapılırken dozajın iyi ayarlanamaması ve asıl hedeften uzaklaşılması.

Diğer sınavlarda olduğu gibi SBS sınavında da çocuklar üzerinden, aileler arası gizli bir yarış veya çekişme yapılmaktadır. Burada çocuğun gerçek istek ve arzuları veya kapasitesi hiçbir şekilde göz önünde bulundurulmamaktadır. Vay efendim komşunun, akrabanın çocukları veya sınıf arkadaşı şu kadar puan almış benim çocuğum nasıl olurda ondan aşağı kalır.

Burada merak ettiğim, kimin başarılı olması önem arz etmektedir, ailenin mi yoksa gerçekten çocuğun mu. İnanın bana bu arzulanan başarılar, küçümsenemeyecek sayıda aileler için konuşuyorum, kendi egolarını tatmin etmek amacı güden bir yarış haline getirilmiştir.

Gelelim bugünkü gözlemlerime; sabah aileler çocuklarını sınava girecekleri okula getirerek sınav saatini beklemeye başladılar. Okul müdürü olduğunu düşündüğüm bir beyefendi kısa bir konuşma ile kuralları hatırlattı. Konuşmasının ilk cümlesi ise ‘’ hayatınızın en önemli sınavına giriyorsunuz!!!!’’

Neyse, çocuklar içeriye alındıktan sonra, bekleyen aileler görevlilerin uyarısı ile okul bahçesinden uzaklaştırıldılar. Amaç çocukların sesten rahatsız olmaması. Ne güzel bir hassasiyet. Keşke bu hassasiyeti müdür bey de gösterseydi de, hayatınızın sınavı diyeceğine, çocukları sakinleştirici, motive edici birkaç kelam etseydi.

Sınava gireli bir saat olmadan sevgili aileler tekrar okul bahçesine gelerek orada beklemeyi tercih ettiler. Eeee, Türk milleti bir araya gelir de daha sınavı, diğer çocukları ve hatta kendi çocuğunu düşünür mü, başlar sohbete ve hatta bağırarak çocuklara(beraber getirilmiş küçük kardeşlere) seslenmeye, telefonla konuşmaya. Sonuç sınıfların önünde oluşan uğultular.

Sözü fazla uzatıp ta sıkmak istemiyorum. Sınavın sonuna geliyorum hemen.

Sınavdan çıkan çocuklar, kimisi neşeli kimisi üzgün. Acaba üzgün olan çocuklar gerçekten sınavlarının kötü geçtiğine mi üzülüyorlar yoksa ailelerinin tepkisinden mi çekiniyorlar…

Sıra geldi okullardaki kitapçık kontrollerine. Babalar göstermese de annelerin bazıları açıkça ağlamaya başlıyor. Tabii ben sınavları çok kötü geçmiş sanıyorum. Meğer tam puan bekliyorlarmış da, bir veya iki yanlış çıkmış, insaf diyorum artık, kızımın on dokuz yanlışı var, canın sağ olsun diyorum. Dünyanın sonu değil ya..

Düşünüyorum da, ben mi sınavı basite alıyorum ve kızıma ‘’ bu sadece bir sınav, sonuç ne olursa olsun önemli olan senin elinden geleni yapman ve sonucun hakkımızdan hayırlısı olması, üstelik düz liseye gidenler üniversiteye gidemiyor da, fen- Anadolu liselerine gidenlerin hepsi üniversiteyi kazanıyor mu’’diyorum.

Peki hiç düşünüyor muyuz sevgili anneler, Allah korusun, belki çocuğumuz bu sınavı kazanacak ama üniversiteye gidemeyecek belki üniversiteye gidecek mezun olamayacak…. Sonuçta yarının bize neler getireceğini bilemiyoruz.

Keşke her an karşımızdaki insanı kaybedebileceğimizi düşünerek ona göre davranabilsek. İşte o zaman çocuklarımız sınavı sadece eğitimlerinde bir basamak olarak görebilecekler, mutluluğun ve mutsuzluğun, başarının ve başarısızlığın, aile fertlerinin, arkadaşlarının, öğretmenlerinin kendilerini sevip sevmemelerinin yolunun sınavdan geçmediğini anlayacaklar ve daha mutlu olacaklardır.

Mutlu çocuk da mutlu toplumu oluşturacaktır.

Sevgili aileler, öyle kişiler tanıyorum ki, üniversiteyi dereceyle bitirmiş, topluma ve insanlığa bir faydası olmadığı gibi, tutum ve davranışları ile ibretlik. Yine öyle kişiler tanıyorum ki, bir okul bile bitirememiş, kendisini hayat okulunda yetiştirmiş, toplumda sayılır sevilir olmuşlar.

Şimdi diyebilirsiniz ki, ne yapalım yani çocuğumu kendi haline mi bırakayım. Kesinlikle hayır. Benim kısaca söylemeye çalıştığım, çocuğumuz için elimizden geleni yapalım ama onun kapasitesine, duygularına ve isteklerine de saygılı olalım. Kendilerine hangi şartta olursa olsun güvendiğimizi ve çok sevdiğimizi hissettirelim. Bırakalım başarılı-başarısız olduklarında kendileri için sevinsinler ve üzülsünler. Bilsinler ki, başarı kendileri için önemli, aile sadece bu mutluluğa kendisi için ortak olmakta.

Herkese daha az sınav sisteminin olduğu güzel günler diliyorum.

KONUK YAZAR: 'ANNE'
 

YAZIYA YORUM YAP
UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderilen, yorumlar/yorumcuya aittir.
Hiç bir şekilde Malatyaguncel.com sorumlu değildir.
İHA tarafından geçilen tüm haberler, bu bölümde malatyaguncel.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen İHA ajansıdır.
YAZARIN DİĞER YAZILARI