Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
23:37 Avrupa 2.’si boksör memleketi Niğde’de coşkuyla karşılandı23:30 8. kattan düşen 1.5 yaşındaki bebek hayatını kaybetti23:26 "Dağ-Der Bayramlaşma Danışığı" coşku ile kutlandı23:21 BM Soruşturma Komisyonu, İsrail’i 7 Ekim olaylarına ilişkin soruşturmayı en...23:20 İzmir’de dehşet: Biri 8 kez bıçakladı, diğeri ateş etti23:19 Beytüşşebap’ta Altındağları “Geçici özel güvenlik bölgesi” ilan edildi23:12 THY EuroLeague: A. Efes: 64 - Virtus Bologna: 6723:11 Gürcistan’da "Yabancı Etkinin Şeffaflığı" yasa tasarısı protestosuna polis...23:00 FETÖ üyesi eski emniyet müdürü Fethiye’de yakalandı22:57 Dev gemi iskeleye böyle çarptı22:57 İngiltere Başbakanı Sunak’tan Netanyahu’ya itidal çağrısı22:56 Sırbistan’da yakalanan kardeş katili, getirildiği İzmir’de tutuklandı22:55 Yol kapatma tartışmasında başkana saldırmaya kalktılar22:54 Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Öğretmen atamaları fazla uzamayacak yakında bir mik...22:13 İspanya Başbakanı Sanchez: "İspanya Filistin’in BM’ye tam üye olması için ç...22:13 Başkan Özçelik, borç bakiyesi ve gelir gider dengesi afişini belediye binas...22:11 Manisa’da trafik kazası: 1 yaralı22:10 Borrell: “(İran’ın İsrail’e saldırısı) Uçurumun eşiğinden uzaklaşmak zorund...22:09 BM, Filistinliler için 2,8 milyar dolarlık bağış çağrısı yapacak22:08 Burdur Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü’ne Mustafa Çakır getirildi
Hakkı Yiğit

Cunta/Darbe üzerine mülahazalar

01 Ağustos 2016 - 13:02 Yorum: 9

Her türlü cunta, darbe, terör girişimi islam’a, dine, insanlığa vurulmuş en büyük bir darbedir. Lanetlidir. Asgari ölçüde bir itikada sahip bir Müslüman’ın ve yine asgari ölçüde bir vicdana sahip bir insanın başvuracağı ve kabul edeceği bir yol değildir.

Çünkü en masum (hiçbir darbe ve cunta masum olmaz ya) bir niyetle girişilen cunta ve darbe olaylarında ölümler olmazsa bile mutlaka bir hak ihlali, zulüm vardır.

Hak ihlalinin yapıldığı yerde ise Müslümanlıktan da insanlıktan da bahsedilemez.

“Kurunun yanında yaş da yanar” düşüncesinin karşılığı ne İslam’da ne de modern hukukta vardır, kabul edilemez.

Velev ki iyi niyetle dahi olsa (olmaz ya) yapılan cunta, darbelerden sonra her zaman bir totaliter rejim, sıkı yönetim, olağan hal veyahut başka bir yönetim icra edilir. Bu dahi bir kul hakkıdır.

Hangi isimle yad edilirse edildin bu durumda devletin, gücün resmi ideolojisi devreye girer.

Ve bu dönemlerde kahramanlar ve hainler türe(tiri)r.

Bu kahramanlar ve hainler etrafında toplum sınıflara ayrılır.

Birbirine zıt iki farklı kutup, uçlar arasında bulunanlar ise her iki tarafça makbul görülmez.

Ya benimsin, ya kara toprağın…

Ya dostumsun, ya düşmanın…

Ya bendensin ya öteki… felsefesi cuntacılara, devlete, güce, topluma, kuruma, kişiye hakim olur.

Bu dönemlerde düşünceye, tahlile, analize, soru işaretlerine mahal yoktur.

Böyle bir duruş, tereddüt, düşünce; düşmanlık emaresi olarak yeter de artar.

Hain ve Kahraman ilan edilen her iki tarafta kendilerini vatanseverlik adına, millet adına eylemde bulunduklarını ve kendilerinin yaptıkları/yapacakları her türlü meşru olmayan eylemlerini vatan-millet adına meşru göstermeye gayret ederler.

Hiçbiri vatan hainliği ve millet düşmanlığını kabul etmez, etseler zaten vatan-millet adına kendilerini bu tehlikeye neden atsınlar ki?

Totaliter dönemde türeyen kahraman ve hain kişiler, kurumlar, makamlar, güçler her biri birer “tabuya” veya “şeytana” dönüşüverir.

Kahramanlaştırmış tabular aleyhinde asla ve kat’a bir şey söylenil(e)mez.

Şeytanlaştırılmış tabu kişi ve kurumların da lehine asla bir şey söylenil(e)mez.

Olduğundan daha çok kahramanlıklar yüklenenlerin sonu genellikle hüsranla bitmesi de kaçınılmazdır.

Bu dönemde olayların gerçeğine, hakikatine vakıf olmak adeta imkânsızdır.

Çünkü kahraman –şeytan ilan edilen kişi, kurum vs ler üzerinde olay cereyan eder.

Basın, halk, aydınlar vs. bütün okumalarını ve tartışmalarını, gözlemlerini kahramanlaştırılan-şeytanlaştırılan iki kişi, kurum vs. üzerinde yaptıkları için ortalıkta asıl aktörler rahatlıkla gizlenirler.

Gizlenmekle kalmazlar ortalıkta cirit atarlar ve ortalığı gittikçe bulandırırlar.

Hal böyle olunca hakikatler, gerçekler üzerinde tartışılan kişi ve kurumları geçip de asıl aktöre ulaşılmaz, asıl fail bulunmaz.

Daha vahim durum ise, cunta, darbe her ne ise yapanlarla münhasır kalmaz.

Her iki taraf ta (kahraman-şeytan/ suçlayan-suçlanan) kendince güvenlikleri, haklıkları, zaafları, hırsları, kinleri, nefretleri, sevgileri, emelleri… adına bazı eylem ve söylemlerde bulunurlar.

Yapılanları, yapılacakları; cuntacılarla sınırlı bırakmazlar çemberi, halkayı alabildiğine genişletirler.

Suç ve ceza içlerinde bazı hakperestlerce cuntacılarla sınırlandırılmak, adil bir yargılanmak, hukuk işletilmek istenilse dahi; her iki tarafta kuyruk acısı taşıyan, emelleri olan, beklentileri, kinleri, nefretleri, intikamı… olan çakal ve tilkiler, münafıklar tutuşmuş yangının tüm ülkeyi, insanı sarması için daha da odun taşıma gayretinde olurlar.

İftiralar, ispiyonculuk, karaktersizler, fişlemeler vs. başını alıp gider.

Cunta genelleştirilir.

Artık cuntacılık, darbe suçlu cuntacıların, darbecilerin suçu olmaktan çıkar; kurumların, sınıfların, kitlelerin, tarafların… suçu olmaya başlanır, suçlu-suçsuz ayırt etmeksizin topyekun savaş açılır.

Bu durumda sapla saman karışır.

Adalet sağlanmaz. Adaletin olmadığı yerde güven, huzur, mutluluk, refah olmaz.

Zulüm artar.

Oysaki yüce Allah adaletli davranmayı tavsiye etmez, emreder.

Adaleti sağlarken, hak alınırken, suçlu cezalandırırken, kısas uygulanırken dahi, haddi aşmamayı emreder.

Güvenin, huzurun olmadığı, iç karışıklığın olduğu, kurumların birbirine düşman kesildiği ülkeler ve devletler cuntacılar, darbeciler, düşmanlar için “körün istediği bir göz Allah verdi iki göz” olur.

YAZARIN DİĞER YAZILARI