Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Konuk Yazar

Özal’ı Anlamak…

18 Şubat 2010 - 10:36 Yorum: 2

Turgut Özal hiç şüphesiz ki, Türkiye'nin geleneksel devletçi zihniyetten kopuşunun ve 1980 sonrası döneme damgasını vurmuş yenilikçi akımın en önemli mimarıdır. Bugün geriye dönüp bakıldığında, Özalcı hareketi eleştirenler de dahil olmak üzere, yapılan icraatlar büyük bir minnetle anılmaktadır. Özal döneminde Türkiye, dış politikadan ekonomiye, bürokrasiden devlet-toplum-birey ilişkilerine kadar birçok alanda köklü değişimlere gebe kalmış ve küreselleşme adına büyük ve kararlı adımlar atmıştır.  Özal"ın kendi ağzından çıkan şu cümleler dönemin en net tasviri olarak belleklerimize kazınmıştır:  “Bundan böyle güçlü devlet, memurları çok olan devlet değildir. Güçlü devlet, harcamaları çok, fakat iki yakası bir araya gelmeyen devlet değildir. Güçlü devlet, bir istihdam kapısı değildir. Güçlü devlet, bir mabut veya baba değildir. Hepsinden önemlisi, yeni görüşte, aslolan devletin zenginliği sonucu milletin zenginliği değil, milletin zenginliği sonucu devletin zengin olmasıdır. Yani, yeni görüşte hedef, insanın, ferdin bizzat kendisidir.” [1]

Bilindiği üzere Turgut Özal 1927 yılında Malatya"da doğmuş ve 1950 yılında İstanbul Teknik Üniversitesi, Elektrik Mühendisliği bölümünden mezun olduktan sonra Amerika Birleşik Devletleri"ne giderek burada ekonomi eğitimi almıştır. Türkiye"ye döndüğünde ilk olarak Elektrik İşleri Etüd Dairesi"nde Genel Müdür Yardımcılığı görevinde bulunmuş ve ardından Devlet Planlama Teşkilatı"nın kurulmasında büyük katkıları olmuştur.

1965 yılından sonra Süleyman Demirel"in danışmanlığını yapan Özal, ilk olarak 1977 yılındaki seçimlerde MSP"den (Milli Selamet Partisi) İzmir milletvekilliğine adaylığını koymuş ancak kazanamamıştır. 1980 askeri müdahalesinden sonra kurulan kabinede ekonomiden sorumlu Başbakan Yardımcılığı görevine getirilmiş, 1983 yılında ANAP"ı (Anavatan Partisi) kurarak aynı yıl ve 1987 yılında yapılan seçimlerde iktidar olmuştur. İktisadi alanda serbest piyasa ekonomisini şiddetle savunmuş ve her türlü özel teşebbüsü şiddetle desteklemiştir. Sosyal adalet anlayışını savunmuş ancak bu anlayışın ülkeye kazandırılabilmesi için iktisadi adaletin de oturtulabilmesi öngörmüştür. Özal, bu anlayışını, insancıllığını partisine yansıtarak, sevgi, barış, dostluk ve hoşgörü ekseninde siyasi yaşamını devam ettirmiş ve bu anlayışını partinin selamına da yansıtmayı başarmıştır. Hepimizin tatlı bir tebessüm ile hatırladığı Özal selamı olarak bilinen baş üstünde kavuşturulmuş eller bu anlayışın simgesi olmuştur. 1980 öncesinin kamplaşmış toplumu, Özal'ın her kesimi kucaklayıcı duruşu ile yerini toplumsal mutabakata bırakmıştır.

Özellikle milliyetçi, muhafazakâr, liberal ve sosyal demokrat olmak üzere 'dört eğilim' olarak adlandırılan kesimlerin Anavatan Partisi çatısı altında temsil edilmesi, Anavatan Partisi'ni toplumun her kesimini temsil gücü en yüksek partilerden biri haline getirmiştir.

1989 yılında Cumhurbaşkanlığı"na seçilen Özal ölümünden çok kısa süre önce kapsamlı bir Orta Asya seyahati gerçekleştirmiş ve kafasında hayalini kurduğu projelerini hayata geçirebilmek için önemli adımlar atmış, önemli görüşmeler yapmıştır.[2]

 

 

Büyük lider, Turgut Özal, 1993 yılında ise geçirdiği kalp krizi sonucu hayatını kaybetmiştir.[3]

Aslında Merhum Turgut Özal"dan birkaç cümle ile bahsetmek, O"na ve yaptıklarına saygısızlık olarak addedilebilir. Ancak O"nu anlamak için birkaç cümle bile kafi gelebilecektir bazen. 1980 sonrası Türkiye"de adeta bir değişim başlamış ve değişimin mimarı şüphesiz Turgut Özal"dı. Liberal ekonomi modelini ve serbest piyasayı savunmaktaydı. 24 Ocak kararlarının alınmasında en büyük pay O"nundu ve kararların arkasında bir teknisyen olarak imzası bulunuyordu. Güçlü bir sermaye piyasasının kurulmasını istiyordu ve bunun için de ilk olarak İstanbul Menkul Kıymetler Borsası"nın kurulmasına öncülük etti. İthalat ve ihracata yönelik büyük kolaylıklar sağladı, ülkeye mal giriş çıkışları artmaya başladı.

 

Turgut Özal, yapılacak reformların iyi işlemesi halinde, birkaç yıl içerisinde Türkiye"nin durdurulamayacak güçler arasına gireceğini öngörüyor, bunun için çabalarını ve çalışmalarını hızlandırıyordu. Kısa zamanda en ücra köylere kadar ülkenin elektriğe kavuşması için çalıştı.

Telekomünikasyon alanında da ardı ardına atılımlar yaptı ve yine hedefi ülkenin her köşesine telefon hizmetinin oluşturulabilmesiydi. Turizm alanında teşvikler verdi ve bu sayede turizm alanında oluşturulan tesislerde büyük bir artış meydana geldi. Eğitimden sağlığa, bürokratik işlemlerin yürütülmesinden sanayi atılımlarına kadar birçok icraat ardı arkasına gerçekleşiyor, Türkiye bu sayede hızlıca kabuk değiştiriyordu. Özellikle dış politikadaki heybetli ve metanetli duruşu Özal"ı Özal yapan unsurların başında gelmektedir. Acaba hangi lider AB"ye karşı, Özal kadar tavizsiz bir duruş sergilemiş, hangi lider AB"ye meydan okumuştur? Hepimizin bildiği gibi, Turgut Özal, AB"ye karşı “Ya bizi de birliğe alın ya da birliğinize rakip bir oluşum içerisine gireriz” diyebilmiş ve sözlerinin arkasında durmayan AB"ye inat KEİ"yi ( Karadeniz Ekonomik İşbirliği) kurmuştur. Halen birçok uluslararası kuruluş arasında önemli bir yere sahip olan KEİ, Turgut Özal"ın maharetli ellerinde can bulmuş ancak bürokratik girişimler sonucu aynı zamanda AB üyesi olan Yunanistan"a fayda sağlamıştır.

Bu bağlamda çoğu Müslüman ve Türk olan, Balkanlar'dan Orta Asya'ya uzanan yeni kurulmuş devletlerde Türkiye'nin nüfuz alanını genişletmesi gerektiği savunan Özal; “21. Asır Türkiye'nin ve Türklerin asrı olmalıdır” sözüyle çok büyük hedeflerden söz etmiştir.

Öz olarak Özalcı Zihniyet, Türkiye"yi ve genel olarak Türk Cumhuriyetlerini şaha kaldırmış, küresel gelişimi takip edebilmiş bir yükseliş dönemi olarak belleklerimize kazınmıştır. Medeniyetlerin beşiği olarak kabul edilen Anadolu Yarımadası, tüm dünya ülkelerinin gözdesi olmuş, üç kıtanın kördüğümü niteliğine haiz bir konumda, öylece sereserpe bulunurken, bölgeyi derleyip toplayan, resmi bağlar ile ilişkileri kuvvetlendiren ve en önemlisi bir zihniyet değişimi, bir fikir anaforu Özal"ın eseridir. Özal bu zihniyet değişimini; “Bizim son 6 senede yaptığımız en büyük değişiklik, zihniyet değişikliğidir, kafadaki değişikliktir. Fiziki değişiklik çok büyüktür ama zihniyet değişikliği olmazsa hiçbir şey ifade etmez.” sözleriyle açıklamaktadır.

İşte Özal"ı anlamak, Özal"ı yaşatmak ancak yapılacak olan icraatlar ile gerçekleşebilir. Keskin kutuplaşmaların yaşandığı bir dünyada kendi çekim ve cazibe merkezimizi Özal"ın büyük düşleri üzerine inşa etmemiz ve Türkiye – AB ilişkilerine alternatif arayışlar yerine, Türk – İslam Dünyasının ihyası ve bekası için potansiyel bir güç birliğinin temellerini atmamız gerekmektedir.



[1] Burak Başkan, “Turgut Özal ve Resmi Paradigmanın Dönüşümü”, Yeni Şafak Gazetesi 16 Nisan 2009

[2] Zirve Üniversitesi"nde Öğretim Üyesi olarak görev yapan ve yıllarca birçok Türki Cumhuriyetteki üniversitelerde dersler veren, idari görevlerde bulunan Yrd. Doç. Dr. Zafer Çelik, Turgut Özal"ın Kırgızistan"a yaptığı bir gezi ve inceleme programı dahilinde Kırgızistan İlimler Akademisi"nde vermiş olduğu konferansta “Size 70 milyon Kırgız"ın selamını getirdim.” dediğini belirtmiş ve tüm salonun kendisini coşkuyla karşıladığını, Özal"ın yapmak istediği oluşumun tüm bölgede heyecanla beklendiğini belirtmektedir.

[3] STV için hazırlanan bir belgeselde, Turgut Özal"ın eşi Semra Özal, kendisini zamansız ve şüpheli kaybedişini şu sözlerle ifade etmektedir: “Evet zehirlendi diyorum. Çünkü biliyorsunuz artık saatli bomba gibi zehirler yapılıyor. Bu da onlardan biri diye düşünüyorum.” Bir programda Turgut Özal"a ısrarla içirilen limonataya dikkat çeken Semra Özal, ikramın kontrol edilmediğini belirtiyor ve sözlerine şöyle devam ediyor: “Büyük bir Türk Cumhuriyeti kurulması lazım diyordu ve onun için o seyahati, çok yorucu bir seyahatti aslında, 12 gün, bütün Türki cumhuriyetleri gezdik, orada anlaşmalar yaptı ve her şey tamamdı ve Çin"de ilan edecekti onu, Büyük Türk Cumhuriyeti"ni ve diyordu ki bu Büyük Türk Cumhuriyeti kurulduğu zaman bunun karşısında hiçbir devlet duramaz. Bütün tabi kaynaklar, bütün zenginlikler burada. Benim bütün endişem o zaten. Yani buna mani olmak için zehirlendi.”…“Devlet başkanlarının otopsisi yapılması lazımmış normalde, yapmamışlar.”

 

YAZARLAR:

Emre TOPOĞLU[1], Halil Emre DENİŞ[2], Zafer ÇELİK[3]



[1] Öğretim Görevlisi, Zirve Üniversitesi

[2] Öğretim Görevlisi, Zirve Üniversitesi

[3] Yrd.Doç.Dr., Zirve Üniversitesi

YAZIYA YORUM YAP
UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderilen, yorumlar/yorumcuya aittir.
Hiç bir şekilde Malatyaguncel.com sorumlu değildir.
İHA tarafından geçilen tüm haberler, bu bölümde malatyaguncel.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen İHA ajansıdır.
YORUMLAR 2
Yorumcu
Cevat 23 Eylül 2010 - 19:25
Ben yazıyı okudum ve oldukça anlamlı buldum. Yazanların emeğine sağlık.
Yorumcu
İhsan KALENDER 20 Şubat 2010 - 02:34
Çağ kapatıp, çağ açan ADAM MI..!.. Belkide şu benim kullandığım BİLGİSAYARIN TÜRKİYEDEKİ MUCİDİ..!..Hayır hayır ..!.. Çocuk oyuncağı CEP İLETİŞİM aletinin MUCİDİ..!.. Gene olmadı..!.. RENKLİ SİNEMASKOP TV-ler..!..Hayır hayır o da değil..!.. YA ne..?.. Yazlıkta kısa ŞORTUYLA * MERHABA ASKER * diyen sevimli DEVLET ADAMI. Evet evet evet..!.. İşte O..!.. Ta kendisi. Nasılda tanıdım gördünüz mü..?..
YAZARIN DİĞER YAZILARI