Seyran Park
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Hakkı Yiğit

Malatya Güncel’in Haklı Gururu

19 Haziran 2009 - 12:18 Yorum: 2

“Kitap ve gazete yayımı işi bizim can davamızdır" der, Reşat Nuri Güntekin.

Gerçekten bir fikir işçisi için en can alıcı işlerden biri; yeni bir eser vermek, yarınki gazeteyi çıkartmak, haber yetiştirmek, düşüncelerini kağıda dökmektir…

Bunun için nice geceler uykusu kaçar….

Zonklayan zihin ve yorgun düşen bir beden zaman zaman kişiyi “artık yeter yahu! bu alemin tek akıllısı ben miyim” deme noktasına getirse de, yine de gerçek fikir işçisi çektiği çilenin ızdırabın, sancısının kutsiyetine inanır ve tam o noktada yine “vira bismillah” der yoluna devam eder…

 Çekilen cefaya, ezaya, sıkıntıya, çileye dışarıdan bakanlar “ne deli adam, değer mi yahu bütün bu meşakkatlere, aklını kullansaydı bu işi değil de şu işi yapsaydı milyoner olurdu vs…” derler çoğu zaman…

Ama o hazıra, ücrete odaklanmaz; ortaya çıkarıverecek eserine, ürününe, işine odaklanır….

Onun için ücret değil; ürün, eser, hizmet önemlidir…

O bu uğurda derdini, çilesini, sıkıntısını sever…

 Çünkü doğacak bir eser var…

Eser, ürün, sanat; çocuk, doğacak evlat demektir…

Kişinin gözünün aydınlığı, varlığın gayesi olan “evlat…” demektir.

Analar dünyaya getirdikleri evlatlar için nelere katlanmıyorlar ki…

Her birimizin varlığı, analarımızın çektiği dert ve sıkıntılarını sevmelerine borçlu değil mi?

 Fikir işçiliği de bir annesinin evladını dünyaya getirme esnasında çektiği sıkıntı ve çileden geri kalmaz diye düşünüyorum….

Ama bu sıkıntı ve cefada bir haz var…

Varlığını tarihe kayda geçen bir haz…

Bir “ben-i Adem” vardı… Bir iz bırakıp gitti…

“Bir iz bırakmak...”

Hele hele şahşi çıkarları eksenli değil; sevdikleri, milleti, toplumu için bir iz bırakmak…

Sanatıyla, işiyle, düşüncesiyle, kalemiyle hayata, yaşanmışlığa dair böyle bir iz için çekilen her tür dert ve sıkıntı “derman” oluverir kişiye…

Yunus, ne güzel ifade eder:

“Derman aradım derdime

Derdim bana derman imiş”

Salı gecesi Malatya Guncel"in 6. yıl dönümü kutlandı…

6 yıl önce birkaç arkadaş mütevazi bir mekanda bir araya gelmişler…

“Hızla gelişen ve değişen çağda habercilik adına çağa nasıl ayak uydurabiliriz” diye düşünmüşler…

Zonklayan zihinlerde ortaya çıkıveren düşüncelerin peşine takılmış Murat Bey…

Yılmadan, usanmadan, bıkmadan, yorulsa da bırakmadan…

Ve o günden bu yana tam altı yıl geçmiş… Dile kolay…

Bu süre zarfında titizlikle, ciddi bir emek verilerek üzerinde titrenilen eser, evlat; artık ele avuca gelmiş, varlığını, rüştünü ispatlamış, ayakları üzerinde durabilmiş, sevmiş, sevilmiş…

Ödül vermekle de, “iyiyi güzelden ayırt edebilme”, “yiğidi öldür ama hakkını yeme” “güzellikleri görmezlikten gelme” “teşekkür etmeyi bil” “sevilmek istiyorsan sevmeyi bil; saygı istiyorsan saygı göster” … gibi meziyetlere sahip bir evlat olduğunu gösterdi…

Hal böyle olunca mütevazi bir kutlama yapılmadı…

Göz alıcı, ulaştıkları noktanın haklı gururunu gösteren bir kutlama gerçekleşti…

Bu gurur, sevinç anı; altı yol boyunca çekilen zahmet"in hazza dönüşüm anıydı…

Bir babanın evladıyla gurur duymasıydı…

Gururlanma derken; büyüklenme, kibirlenme, başkalarını hakir görme olarak algılamayınız sakın…

Murat ÇELİK Bey"i yakinen tanıyan benim “bu güne kavuşabilmenin şükrünü de ihtiva eden bir mutluluktan” bahsettiğimi anlamışlardır eminim….

Eee, bize düşen ne?

Tebrik mi?

Daha nice yıllar, dilemek mi?

O halde ne fazla lafa ne hacet?

Bizde Murat Beyi tebrik ediyor, Malatya Güncel ile Malatya"mıza, memleketimize, insanlarımıza daha güzel hizmetler vermesini diliyoruz…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI