Seyran Park
Refah Partisi
Doğa Veteriner Kliniği
SON DAKİKA
Sami Er
Abdullah Demirel

Her derde deva

03 Eylül 2011 - 14:34 Yorum: 2

Kim diyebilir benim derdim yok diye. Doğumdan ölüme dertsiz insan yoktur. Bir bebeğin derdi annesi aracılığıyla kendisine gönderilen o tertemiz ve bembeyaz, eşi benzeri olmayan gıdadır. İçince rahatlar, mutlu olur ve çoğu zaman da hemen uyuyuverir. Bir yaşlı için de hemen hemen aynıdır. İhtiyaçları tıpkı bir bebeğin ihtiyaçları gibidir. Giderilince huzur duyar ve kendisine hizmet edene bir de dua eder. İki taraflı kazanç. Hizmet edene ve hizmet edilene. Ne güzel.

Bir gencin derdi hayatı anlama ve anladığı kararı ile yaşama derdidir. Her genç farklı anlar hayatı. Hatta diyebiliriz ki; genç sayısı ile hayatı anlama veya anlamlandırma sayısı aynıdır. Her gencin anlama ve anlamlandırma seviyesine göre derdinin ilacının dozu da farklıdır. Sıkıntı, derdinin ilacını aramayan gençtedir. O zaman genç, kendini kurumuş ve dalından kopmuş bir yaprak gibi rüzgarın esintisine bırakır. Yapabileceği veya elinden gelen bir şey kalmamıştır ve o da böyle rahatlar. Yoksa patlar.

Orta yaş altı bir insan kendine göre anlamlandırdığı hayatını yaşamaktadır. Tren bir yola girmiş ve ilerlemektedir. O da, bu tren hep böyle gidecek zanneder. Oysa yolda yağmuru var, karı var. Belki toprak kayacak ve tren bir müddet rötar yapacak. Bilemez, bilemeyiz. Sonra yoluna devam edecek. Belki edemeyecek. Her yaş seviyesinde bir de yolun neresinde olursa olsun kendisi için yolun sona ermesi var. Fakat bu yol böyle bitmez. Başka bir boyutta devam eder.

Ölümden bahsediyorum. Ne mutlu ölmeyenlere. Zira Yunus ne demiş; “Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez.” Ne güzel söylemiş. Sonra insan nasıl ki ilk yaratıldığının kendisi bile farkında olmuyor, onun gibi ikinci ve ebedi hayatını yaşamak üzere tekrar kendisini toprağın üstünde dirilmiş buluverir.

İşte büyük gün başlamıştır artık. Adem’den Kıyamet’e bütün insanlar toprağın üstündedir. Dağlar birbiriyle çarpıştırılıp un ufak edilmiş ve bütün yeryüzü çukurları doldurulmuş ne bir yükselti ne bir alçaltı. Yeryüzü dümdüz ve alabildiğine geniş. Kimi yüzler kömür gibi kapkara ve toza toprağa bulanmış ve hortlak olmuştur. Yerin üstündedir ama sürüne sürüne çağrıldığı hesap yerine doğru ilerler de ilerler. Kimi yüzler ise ay gibi parlamakta ve aydınlığı kendisi ile beraber ilerlemektedir.

Parçalara ayrılarak, belki yakılıp külleri rüzgara ya da suya bırakılmış bütün insanlar, hepsi kendilerini sapasağlam torağın üstünde ve canlı olarak buluverirler. Ey insan. İlk yaratılırken de kendini sen yaratmadığın gibi şimdi de sen yaratmadın. Öyleyse seni kim tekrar yarattı da kanlı canlı yeryüzünde kendini çağrıldığın hesap yerine doğru koşar vaziyette buldun?

Hesap görülmüştür. Allah hesabı çabuk görür. O gün hesap görücü olarak zaten insanın kendi nefsi yeter. Kör gözler açılmıştır artık. Dünyada da açıktı fakat gerçeği neden göremiyordu ki insan. Engel olan neydi.

İki en büyük düşman. ŞEYTAN ve NEFİS. Zira şeytanın insan ile yarım kalan bir hesabı vardı. Hem de öyle bir hesap ki aman Allah’ım. Son nefeste bile uğraşıyor ki inanan gönüllerin emanetçisinin ruhu, gönülden inanç çıksın da öyle yerinden çıksın. Bu ne inatçı keçidir böyle. Aman Allah’ım. Allah’ım ondan sana sığındık. Sen koru. Yoksa bizim gücümüz yetmez. Diğer düşman da ölene kadar bizimle beraber. O da güçlü bir hayvan gibi. Hayvan değil ama hayvan gibi ki ne hayvan. (Çok afedersiniz). Hayvana benzetilen ikinci büyük düşman nefis ki hepimizin başının belası. Bir de ayrılmıyor insandan ölene kadar. Aman yarabbi. O zaman çözüm ne? En iyisi ehlileştirip işe yarar hale getirmek. Yoksa tam bir baş belası. Ama ne bela. Bela onun yanında masum bir çocuk misali.

Matriks filmini izleyenler bilir. İki tane ilaç sunulur Neo’ya. Tercih senin denir. Hep böyle uyuyacak mısın. Yoksa uykudan uyanmak ister misin? En derin uykudaki ben. Uyan artık uyan. Ey uykudan uyandıran. Uyandır artık bizi bu gaflet uykusundan. Uyuya uyuya tutulduk. Uyandır da yürüt bizi , koştur bizi. Ellerimizden tut da kaldır bizi ey merhametlilerin en merhametlisi. Sonra ellerimizi birbirine kenetle ve beraber yürüt bizi. Ne olur içimize virüs bulaşmasına izin verme. En son model antivirüsle donat bizi. Ağlarımızı güçlendir. Kablolarımızı kesmek isteyenlerin diline acı biber sür ki anlasın ne kötü bir işe teşebbüs ettiğini. Hatta onu da arkadaşlık ağımıza dahil et. Belki çok pişman olarak gelir ama yeter ki gelsin ve bulsun bizi. Bulamazsa kendine yazık etmiş olur. Ne yapalım kendisi istedi der geçeriz biz de. Acıya acıya acı olduk. Sinirlenince diken bitirdik. Ne olur tatlandır biraz bizi. Neşe senden. Gönlümüze neşe ver. Yüzümüz gülmese de olur. Ama yüzümüzü de güldürürsen artık o da senin büyüklüğün ve ikramın der ve ELHAMDULİLLAH deriz. ELHAMDULİLLAH.

YAZIYA YORUM YAP
UYARI! Suç teşkil edecek, yasadışı, tehditkar, rahatsız edici, hakaret ve küfür içeren, aşağılayıcı, küçük düşürücü, kaba, ahlaka aykırı, kişilik haklarına zarar verici ya da benzeri niteliklerde içeriklerden doğan her türlü mali, hukuki, cezai, idari sorumluluk içeriği gönderilen, yorumlar/yorumcuya aittir.
Hiç bir şekilde Malatyaguncel.com sorumlu değildir.
İHA tarafından geçilen tüm haberler, bu bölümde malatyaguncel.com editörlerinin hiçbir editoryal müdahalesi olmadan otomatik olarak ajans kanallarından geldiği şekliyle yer almaktadır. Bu alanda yer alan haberlerin hepsinin hukuki muhatabı haberi geçen İHA ajansıdır.
YORUMLAR 2
Yorumcu
akın akın 09 Eylül 2011 - 17:33
toplumu dernden etkilemişin ma dediğin gibi dertler hiç bitmez ömür biter dert haen devam eder
Yorumcu
İhsan KALENDER 07 Eylül 2011 - 22:29
KRİTER ÖZÜRLÜ YORUMLARIMIZ MONÜTERE YANSIMIYOR!.. <br>CEVAP: Sayın İhsan Kalender Bey, vaktiniz olduğunda Bizimle (0532.4422530) irtibata geçerseniz, yayınlanmayan yorumlarınız hakkında bilgi paylaşımı yapabiliriz. (Editör)
YAZARIN DİĞER YAZILARI