Kuran’ı Kerim’de insanın yaratılışı anlatılmaktadır. Cenab-ı Rabbul Alemin “Ben insanı yaratacağım” dediğinde melekler “Yeryüzünde fesat çıkaracak ve kan dökecek insanı mı yaratacaksın” dediler. Allah “Şüphesiz sizin bilmediklerinizi ben bilirim” dedi ve insanı yarattı. Meleklere de ona secde etme emri verdi. İblis hariç hepsi secde ettiler. Cin taifesinden olan şeytan “Beni ateşten yarattın, onu ise topraktan” deyip secde etmeyerek ilahi rahmetten kovuldu. Şeytan da Allah’a “bana hemen azap etme, beni azdırmana karşılık ben de insanı senin yolundan alıkoyacağım” dedi. Allah “Sen süre verilenlerdensin. Senle birlikte sana tabi olanları yakıtı insanlar ve taşlardan oluşan cehenneme atacağım” diye söz verdi. İnsan-şeytan mücadelesi başlamış oldu. O gün bugündür şeytan insanı Allah yolundan alıkoymak için elinden geleni yapmaktadır. İlk önce Adem ve Havva’nın Cennet’ten kovulmasına sebep olmuş, sonra Habil’i Kabil’e öldürtmüş ve her seferinde kenara çıkıp kendini aklarcasına “bunu siz kendiniz yaptınız. Yoksa benim sizin üzerinizde bir gücüm yoktur” demektedir. Bedir Savaşında yaşlı bir adam suretinde müşrklerin önüne düşüp savaşa teşvik ederken, harp başlayacağı anda müminlere yardım etmek için gökten inen melekleri görünce geri geri kaçmaya başlayınca müşrikler “Dur nereye gidiyorsun” dediklerinde “Benim gördüklerimi siz de görmüş olsaydınız bir saniye bile burada durmaz kaçardınız” deyip ortalıktan toz olmuş ve müşrikleri ebedi cehenneme sürüklemiştir.
Bugünde insanları birbirine düşürerek savaşlar çıkartmakta ve binlerce ve hatta milyonlarca masumun öldürülmesine sebep olmaktadır. Fakat nihayet hak galip gelecektir. Yeter ki iyi insanlar dünyada hep olsun. Kötülük varsa iyilik de vardır. İyilikler nihayetinde kötülikleri ezip geçecektir. Bu hep böyle olmuştur ve böyle olacaktır. Zalimler asla felah bulmazlar. Bugün Suriye’de müslüman kanı dökenler, yarın hem bu dünyada zelil ve perişan olacaklar hem de ebedi hayatlarını cehennemin karanlık ve ateşli çukurlarına sürüklemekle en büyük zarara uğrayacaklardır. Orada öldürülen müslümanlar şimdi kabirde cennet bahçelerinde keyfetmekte ve ebedi cennetteki yerleri her gün kendilerine gösterilmektedir. Bunu ben demiyorum. Kur’an ve Hz.Peygamber Eefnedimiz neticenin böyle olduğunu hadislerinde bize haber vermektedir. Öyleyse üzülmek yok. Tam tersine Suriye’de direnen müslümanlar gibi biz de her ne şart ve kayıt altında olursak olalım sevinmeliyiz. Zira Üstad Bediüzzaman’ın da dediği gibi ZALİMLER İÇİN YAŞASIN CEHENNEM. Bunu kendileri istediler. Yoksa kimse kendilerine Cehenneme giden yolları açmadı. Oysa onlar o yollara kendi istekleri ile akın ettiler. Ve kendilerine yazık ettiler. Mü’minler ise şüphesiz cennettedirler. Sur’a üfürülüp kabirlerden kalktığımızda o zalimler “Bizi kim diriltti. Demek ahiret gerçekmiş” diyecekler. Artık iş bitirilmiştir. Onlar o gün “Ya Rabbi bizi ne olur tekrar dünyaya gönder de iyi şeyler yapalım” diyecekler. Fakat nafile. Allah onlara “Ben size bu gününüze kavuşacağınızı haber veren elçiler göndermedim mi. O halde tadın bakalım ateşi.” Ve onlar orada ebedi olarak kalacaklardır. İçecekleri kaynar su, yemekleri ise zakkumdur. O boğaza takılır. O gün onlar kaynar suları içmek için koşacaklar, içince de bağırsakları eriyecek ve dışarı akacaktır.Bu durum bedenleri yenileriyle sürekli değiştirilerek ebeden devam edecektir. Mü’minler ise altlarından ırmaklar akan cennetlerde olacaklardır. Orada her istedikleri kendilerine verilecektir.” Ne büyük kurtuluş. Öyleyse şeytana uymamalıyız. Şüphesiz o bizim düşmanımızdır. Yani bütün insanlığın en büyük düşmanıdır. Çünkü insanların ebedi azaba düçar olmaları için çalışmaktadır. Ne mutlu o mü’minlere ki Allah’a kulluk ederler. Hakkı ve sabrı tavsiye ederler. Ebedi kurtuluşa erecekler de yalnız onlardır. Ebedi kurtuluşa erenlerden olmamız dileğiyle.